AHLAK VE SİYASET
Ahlak, siyaseti etkilemeli ve yönlendirmelidir.
Zira ikisinin de özünde mutlu olma çabası vardır.
Toplum içinde yaşayan insanların birbirine ve topluma karşı birtakım sorumlulukları vardır. Bu sorumluluklar toplumun genel ahlak ilkeleri ve belli prensipler çerçevesinde sürdürülür. Ahlak, insanlık tarihi boyunca konuşulan, kimi zaman üzerinde tartışılan bir kavramdır. Bazen de ciltlerce esere konu olmuştur. Tek başına bir kavram değil, toplumu oluşturan temel değerlere anlam katan bir olgudur.
İçinde yaşadığımız çağ, pek çok güzel değeri erozyona uğrattığı gibi ahlak üzerinde de tahribat yapmıştır. Ancak ahlak, toplumumuzda fırtınadan arta kalan bir gemidir adeta. Eksikliği yalnızca eğitim, sanat, spor, hukuk gibi alanlarda değil, siyasette de kimi zaman yoğun bir biçimde hissedilir. Burada sözü edilen siyaset ahlakı değil, siyasetçi ahlakıdır çoğu zaman.
Akıl insana ahlaklı olmayı telkin ederken kalp de insanın ahlaklı olmasını istemektedir. Hemen herkes dinden veya dinî bir konudan bahsederken ahlakı ön plana çıkarmaktadır. Peygamberimizin (s.a.v) “güzel ahlakı tamamlamak” için geldiğini beyan ettiği din tanımına filozofların “insanın kendini bilmesi” açıklamalarını da hatırlayalım. Adalet, merhamet, iyilik, güzellik, sorumluluk, görev, dayanışma, dürüstlük ve vicdanın bütün toplumlarda yer alması gereken kavramlar olduğunu, ahlakın da bu ve benzeri evrensel ilkelerden çıktığını söyleyebiliriz.
Bugün sokağa çıkan, internetle muhatap olan, televizyon seyredip radyo dinleyen, gazete ve dergi okuyan herkes teknoloji çağının gereğini yapmaktadır. Pek çok konuda aydınlatan, bazen yanlış bildiklerimizin doğrusunu öğreten bu araç-gereçlerin kimi zaman ciddi bir ahlak aşındırmasına neden olduğu da unutulmamalıdır. Bu nedenle ahlak ve ahlakın getirisi olan değerlerden uzaklaşmamalı, hatta ülkemizde derinleşen insan meselelerine ahlaki kaygıyla yaklaşılmalıdır.
Ahlaklı bir toplum oluşması için üniversitelerden en küçük birim olan ailelere varıncaya kadar her bireye görev düşmektedir. Ancak toplumun önde gelenleri olarak politikacılarımızın bu konudaki sorumluluğu daha fazladır.
Ahlak ve siyaset konusunu birlikte ele almak bile çoğu zaman problemli sonuçlara götürür. Ahlak kavramı genellikle kurallara uymak şeklinde tarif edilir, ancak ülkelerin çıkarları değiştikçe ahlaki bakış açıları da farklılaşmaktadır. Siyasetin amacı fertlerin kendileri için uygun gördükleri hayat tarzlarını olabildiğince az sınırlama ile yaşamalarını sağlamaktır. Ancak ahlak bu konuda gözetilmesi gereken en önemli kavramdır. Ahlakın toplumsal ve siyasi yapımızda yeniden ve etkin bir şekilde yer alması için çalışmalıyız. Ahlak, siyaseti etkilemeli ve yönlendirmelidir. Zira ikisinin de özünde mutlu olma çabası vardır. Siyaset ahlakını sadece siyasetçiler tayin etmemelidir. Her tür zulüm ve sömürüye karşı küresel bir ahlak bilinci oluşturmalıyız.
Ahlak, insan eylemlerinin olduğu her alanda geçerli bir durumdur. Yaşadığımız çağda ahlak ve siyasetin birbiriyle bağlantılı ve asla ayrılamaz kavramlar olduğunu düşünmek en doğrusudur.
Nevzat Pakdil
Türk Parlamenterler Birliği
Genel Başkanı, Kahramanmaraş Milletvekili