ÇANAKKALE UNUTULMAZ
TÜRLÜ SIKINTILAR İÇİNDEKİ BİR MİLLETİN ÇAĞIN EN GÜÇLÜ DEVLET VE SİLAHLARINA KARŞI KOYMASI VE DAYANMASININ GERÇEK BİR DESTANIDIR ÇANAKKALE. BU DESTANIN HER SATIRINDA İNSANLIK GURURU VARDIR
1915’te bir vatanın nasıl savunulacağının en güzel örneğinin sergilendiği Çanakkale, askerimizin imkansızı başardığı, iman gücünün ve vatan sevgisinin en üst seviyede ortaya konulduğu bir destandır. Çanakkale’de sergilenen bu sarsılmaz vatan sevgisi ve millet olma bilinci en büyük zenginliklerimizdir. Millet olarak “Çanakkale geçilmez” dedirten bu sağlam inancın, sarsılmaz ruhun mirasçıları olduğumuzun bilincinde; bugün de dünle aynı ruh ve inançtayız.
Çanakkale Zaferimizi geçmişimizin aziz bir hatırası olarak değil, vatanseverlik, fedakarlık, cesaret gibi yüksek faziletlerin kahramanca sergilendiği bir destan olarak bilmeliyiz. Şunu açıklıkla ifade etmeliyim ki hiçbir savaş tarihin akışını bu kadar değiştirmemiştir. Türlü sıkıntılar içindeki bir milletin çağın en güçlü devlet ve silahlarına karşı koyması ve dayanmasının gerçek bir destanıdır Çanakkale. Bu destanın her satırında insanlık gururu vardır.
Milletimizi ihya edecek ve başarıya ulaştıracak kodları bünyesinde barındıran Çanakkale’de milletimiz bir bütün olarak mücadele vermiştir. Vatan söz konusu olduğunda aidiyetlerin hiçbir önemi olmadığının en güzel örneği yaşanmıştır. Din, vatan, namus tehlikeye girdiğinde canın, malın hiç düşünmeden verilebileceğinin göstergesidir Çanakkale.
Tarihçilerimizin “253 bin şehit verdik, ama ülkemizi kimselere vermedik” dedikleri bu onur dolu mücadelede, askerlerimizin galibiyeti ve düşman devletlerin çekilmesi ile savaş sona erdiğinde dillerde “Çanakkale geçilmez” düsturu vardı. Bu nedenle Çanakkale’yi sadece bir savaş değil, “Söz konusu vatansa gerisi teferruat” sözünün yerine getirildiği bir zaman olarak görmekteyiz.
Bugün bu ülkede yaşayan herkes şehitlerimize borçlu olduğunu unutmadan hayatını sürdürmelidir diye düşünüyorum. Zira bastığımız toprağın her bir karışı, Mehmet Âkif’in “Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda” mısrasında ifade ettiği gibi, şehit kanıyla sulanmıştır. Millet olarak nereden geldiğimizi, hangi badirelerden kurtulduğumuzu unutmamalıyız. Âkif başka bir şiirinde Çanakkale’de çarpışan askerlerimizi İslam tarihimizin en fedakar askerleri olan Bedir ashabına benzetmiştir. Ecdadımız Çanakkale’de verdiği mücadeleyle sadece İstanbul’u değil Kudüs’ü, Medine’yi, Mekke’yi, hatta bütün İslam dünyasını korumuştur. Onun için bizim Çanakkale müdafaasını asla unutmamamız gerektiğini, bu destanı gelecek nesillere anlatmamızın bir vefa borcu olduğunu düşünüyorum.
Yukarıda ifade etmeye çalıştığım nedenlerden dolayı Çanakkale Zaferi’yle ilgili yapılan sempozyum, konferans ve yayınları önemsememiz gerektiğinin altını çizerken düzenlenen etkinliklere katkı sağlamamızın bir insanlık borcu olduğunu da hatırlatma gereğine inanıyorum.
Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümünü kutluyor, 18 Mart Şehitler Günü’nde bu toprakları bize mukaddes bir vatan kılan tüm şehitlerimizi rahmetle, şükranla anıyorum.
Çanakkale şehitlerimizi hiçbir zaman unutmayacağız. Şehitlerimizin ruhları şad olsun!
Nevzat Pakdil
Türk Parlamenterler Birliği
Genel Başkanı, Kahramanmaraş Milletvekili